Nisa 3 Çok eşlilik ve ma meleket eymanukum kavramı

Çok eşlilik ve cariyelik sünni fıkhında ittifakla kabul edilen bir meseledir. Hadis ve siyer tarihine göre oluşmuş sünni fıkhında 4 eş, köle ve cariye Kuran'da yapay bir gramer hatası oluşmasına rağmen çıkarılmıştır. Bu insanlar için önemli olan siyer tarihi ve siyer tarihinin aşırdığı israiliyatı Kuran'a giydirmektir. Kafada bir din vardır ve Kuran'a yama edilmeye çalışılır. Bunun için olmayan manalar verilebilir, konu arkaya atılabilir, kendi kafalarındaki dini çarpıtmalarla giydiremiyorlarsa Kuran eksik sayılabilir. Nisa 3 de verilen meal en başta hareke sebebiyle diye düşünülebilir, ama Kuran'da olmayan manaları verir,işlerine gelmeyince önündeki kıraatin değil kafalarındaki şeyi giydirebilecek kıraat manasını verirler. Kıraatleri görünüşte kabul edip farklı kıraat manalarını verirler. Hatta kıraatten öte, çünkü farklı işaret kombinasyonlarının manasını verirler. Buna en büyük örnek Furkan 5 ayetidir.


Furkan/5


وَقَالُوا أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ اكْتَتَبَهَا فَهِيَ تُمْلَى عَلَيْهِ بُكْرَةً وَأَصِيلًا

Erhan/Aktaş

Ve "O, onun yazdırdığı ve sabah akşam ona okunan evvelkilerin masallarıdır." dediler.

Abdullah Parlayan
Yine onlar derler ki: “Bu ayetler, eskilerin masallarıdır, onları başkasına yazdırıyor, sabah akşam kendisine okunup duruyor!”

Ahmet Tekin
Kur'an öncekilerin maksatlı olarak yazdıkları masallarıdır. Yazdırılan metinler sabah akşam ona okunuyor.” dediler.

Ali Fikri Yavuz

Şöyle dediler : “- Kur'an ayetleri, evvelkilerin masallarıdır. Onları (Muhammed (s.a.v.) yazdırtmış da, sabah akşam onlar kendisine okunuyor.”

Bayraktar Bayraklı

Kâfirler, “Kur'ân âyetleri, öncekilerin masallarıdır. Onları kendisi yazdırmıştır. Bunlar sabah-akşam kendisine okunmaktadır” dediler.

Diyanet

"Kuran öncekilerin masallarıdır; başkalarına yazdırıp sabah akşam kendisine okunmaktadır" dediler.

Elmalılı

«Ve o evvelkilerin esatıyrı, onları yazdırtmış da sabah akşam kendisine onlar okunuyor» dediler

Mehmet(gelenekçi) Okuyan

(Müşrikler) “Bu (ayetler, başkasına) yazdırıp sabah akşam kendisine okunmakta olan öncekilerin masallarıdır!” dediler.

Kurtubi

Ve dediler ki: "(Bu) öncekilerin masallarıdır. Onu başkalarından alıp yazmıştır. Onlar sabah, akşam kendisine okunmaktadır."

Edip Yüksel, Yaşar Nuri Öztürk, Süleyman Ateş gibi bir kaç istisna dışında verilen meal bu şekildedir.

İlk önce اكْتَتَبَهَا kelimesine gelelim. Bu kelimenin kökü كتب yazmaktır. Fakat yazdırmış veya yazmış şeklinde mana verilemez. Yazdırmış manası vermek için كَتَّبَ/kettebe şeklinde, yazmış manası vermek için كَتَب/ketebe şeklinde gelmesi gerekirdi. اِكْتَتَبَ şeklinde gelince bu cümle yapısında "kopyalamak" dışında mana verilemez. Bu şekilde yazmak, yazdırmak manaları yoktur, kopya etmek manası vardır.

Bir diğer asıl nokta ise kendisine "okunmaktadır" şeklinde verilen mana. Kelimenin kökü ملو olan en kökte ملا şeklinde koşmak,genişlemek ve uzanmak,genleşmek" manaları املى şeklimde yazdırmak ve dikte ettirmek manaları vardır. Bu kelimenin okumak diye bir manası yoktur. Ne yakın ne uzak bir manası bu şekilde değildir. Okuma kelimesinin kökü قرا dır. Alak 1 "oku" emrinin verildiği olarak bilinen ayette geçmektedir.  Yani siyer tarihinde Muhammed nebinin okuma yazma bilmemesine ve katiplere yazdırmasına uysun diye olmayan manayı çok rahatça vermişler. Burada "yazdırılıyor/dikte ediliyor"şeklinde mana verilebilir. Oku diye bir manası yoktur. Mana ise şöyle olmalı.

Furkan/5

"Bunlar evvelkilerin satırlarında olandır. Onu kopyalamış, sabah akşam kendisine yazdırılıyor/dikte ediliyor" dediler.

Şeklinde olmalıdır.  Görüldüğü üzere kıraatleri ölümüne savunur görünüp farklı kelimelerin manalarını verebiliyorlar. Yani bu insanların bu kıraate uymalarının sebebi de metin değil siyer tarihine, kafalarındaki dine uydurmaktır.

Kısaca başka örnekler verecek olursak Bakara 30 da جعل ve anlamı, belirlemek, tayin etmek olan kelimeye خلق yaratmak manası vermeleri. Adem'in ilk insan olduğuna uyması için. Anlamı ağırlık olan رسو kökünde جبل manası vermeleri. Daha çoğaltabiliriz. Ama bu insanlar işlerine gelince ancak metne uymaktadırlar. Metne sadık kalma oranı kafalarındaki dine uyma oranı kadardır ancak.

Nisa 3'e geçmeden önce nisa 2'nin konusunu anlamak lazım.  Kuran bir metindir, bir akışı ve bir konu bütünlüğü vardır. Konu geçişi olursa zaten bunu da metnin kendisinden anlarız. Nisa 3 ü anlamanın yolu nisa 2 den geçmektedir, konu oradan başlamaktadır.

Nisa/2


وَآتُواْ الْيَتَامَى أَمْوَالَهُمْ وَلاَ تَتَبَدَّلُواْ الْخَبِيثَ بِالطَّيِّبِ وَلاَ تَأْكُلُواْ أَمْوَالَهُمْ إِلَى أَمْوَالِكُمْ إِنَّهُ كَانَ حُوبًا كَبِيرًا

Yetimlere mallarını verin, temiz olanı pis olanla değiştirmeyin, onların mallarını kendi mallarınıza katarak yemeyin/faydalanmayın/tüketmeyin. Kesinlikle bu büyük bir günahtır.

Konu tamamen yetimlerin malları ile alakalıdır. Konunun temeli yetimlerin mallarına riayet etmeme ve onların mallarında tasarruf ederken haksızlık yapma endişesiyle alakalıdır. Burada da yetimlerin mallarına sahip çıkıldığı ve onlar hakkında yükümlülük aldıklarını gösterir. Nisa 3 de bu bağlamdan kopuk okunamaz. Her zaman ki gibi tüm bağlamlardan kopararak, ayetleri istedikleri hale getirmeye çabalamışlardır.  Nisa 3 e geçerken ilk önce hiç mana vermeden diyanet maealini alalım ve bakalım diyanetten bugünkü çok eşlilik çıkıyor mu?

Nisa/3

Diyanet

Yetimlerin hakkına riayet edemeyeceğinizden korkarsanız, beğendiğiniz kadınlardan ikişer, üçer, dörder nikâhlayın. Haksızlık etmekten korkarsanız tek kadın veya mülkiyetinizde bulunan câriye ile yetinin; bu, adaletten ayrılmamanız için en uygun olanıdır.

Buradaki meali doğru kabul edecek olursak ilk önce ayet yetimlerle alakalıdır. Ayet yetimler hakkında diye başlamaktadır, ikincisi ise şart getirilmiştir. Yetimlerin hakkına riayet edememekten kormak. Yani birincisi yetimlerin mallarını gözetememekten korkulursa ancak bu gerçekleştirilebilir izni verilmiştir, ikincisi ise bu evlenme izni yetimlerle sınırlıdır. Bu ayet çok eşliliğe izin olarak alınsa bile bu şart ve yetimlerle sınırlıdır. Yani bu mealleri alsak bile buradan genel bir çok eşlilik çıkmaz. Yani ben evlenmek istiyorum, hadi 2-3-4 eş alayım çıkmaz, bu iki durumla sınırlı çok eşlilik çıkabilir. Adı üstünde şart üslubu kullanılmış, şart demek ancak bunlar gerçekleşirse yapabilirsin demektir. Bu insanlar olmayan manaları vermekle kalmıyor kendi verdikleri manalarla ortaya çıkana da uymuyorlar. Şimdi ise Nisa 3 ayetini anlamaya çalışalım.


وَإِنْ خِفْتُمْ أَلاَّ تُقْسِطُواْ فِي الْيَتَامَى/ ve in hiftum ella tüksitü fil yetema.

 İn edatı şart edatı, "eğer,şayet" anlamındadır ve bu kullanımdan sonra şartın cevabı gelir, biz şimdi şart kısmından alıyoruz. Kelimelerin manalarına geçecek olursak

خِوف kökündeki kelime korkmak,endişe duymaktır. Fakat bu kelime burada, emin olunarak oluşan bir endişeden bahsetmektedir. "Emin olup korkarsanız" manası verilmelidir. Bu kelimenin bir anlamı da kesin kanaat getirmektir. Diğer kelime ise قسط kökündeki kelimedir. "Adil olmak,dengeli olmak" anlamlarındadır.

İsfihani sözlüğünde Adil olan pay olarak geçmektedir. Yani adaletli şekilde pay ayırmak demektir. Nisa 2 de de yetimlerin malları hakkında bir endişe var ve onların mallarına adaletli şekilde, dengeli, doğru şekilde yaklaşmama korkusu vardır. Yani burada söylenen şey yetimlerin mallarında tasarruf ederken denge sağlayamamak. Burada anlam"dengeyi sağlayamamaktan" şeklinde anlam verilmesi lazım. فِى  harfi ceri "de, da" anlamı katar ve içinde anlamındadır. Bu harfi cer hakkında, "hakkında" anlamı vermektedir. İlk kısım

Nisa/3

Yetimler hakkında Adaleti sağlayamamaktan emin olup korkarsanız...

Şeklinde olacaktır. فَانكِحُواْ kelimesine geçmeden önce.  ما طَابَ لَكُم مِّنَ النِّسَاء  /ma tabe leküm minen  nisai ifadesine bakmak gerekir. Burada ismi mevsul olarak ma edatı kullanılmıştır. İsmi mevsuller kendisinden sonraki sıla cümlesi ile daha önce yaşanmış bir şey hakkında bilgi verir, yani ilgi kurar. Örneğin "Türkiyeyi gezmiş olan adam" burada adamın özelliğini vererek kimden bahsedildiğinden haber verir, ve bu ismi mevsuler geçmişte olup bitmiş bir şeyden haber verir.

İkinci olarak ise bu türden iki ismi mevsul vardır, birincisi مَنْ ismi mevsulü. Bu ismi mevsul canlı ve akıllı varlıklardan bahsetmek için kullanılır. İnsan ve cinler gibi. ما ismi mevsulü ise akılsız veya cansız olanlar için kullanılır. Ma ismi mevsulünü akıllı varlıklar için kullanmak, ilk okul çocuğunun bile yapmayacağı bir hatadır. Aslında "şey" anlamı katar. "Sahip olduğum şey" "evimde duran şey" gibi. Bunun için tek istisna olarak Kuran'ı getirirler. Ama bu ismi mevsulün akıllı varlıklar için kullanıldığı tek yer göremezsiniz. Yani gerçekte gramerde yeri yok, ve bunu yapmak çok düşük bir seviyedir. Eğer bu ismi mevsulü kadınlara atfedersek bu demek ki Kuran aşırı bariz bir gramer hatası yapmıştır.Allah'ın kitabında ise gramer hatası veya ilkesizlik olamaz. Dilleri yaratan ve öğreten Allah'ın, dilleriniz ayetimdir diyen Allah'ın bu hataya düşmesi mümkün değildir. Şuan karşımızda bunu kabul edersek karşımızda 2 seçenek var, ya ben gözümü kapatır, gramer hatası da olsa, çelişki de olsa inanırım,ben sadece inanmak istiyorum diyip kendinizi kandırırsınız. Ya bu kadar bariz bir hatayı Allah yapamaz diyip dinden çıkmaya hakkınız olur, dini burakırsınız.Üçüncü bir seçenek ise verilen bu mealleri sorgulayıp ma ismi mevsulünü kadınlara atfetmeyip gramer hatası olmadığını anlarız. Elbette Allah burada gramer hatası yapmamıştır. Burada ma ismi mevsulünü kullanmasının sebebi bahsedilenin canlı olmadığıdır. Yani Allah bunun için bunu koymuş. Ama tabiki kafasındaki dini Kuran'a giydirmek için Kuran metninin bir önemi yok, onun tek işlevi siyer tarihi onaylama makinesi görevi görmek, hadisleri çarpıtarak da olsa onaylatmak. Hadi şu olsa neyse, anlam ihtimallerinden hadise uyanı seçersin eyvallah. Ama olmayan manayı veremezsin, edatı, kelimeleri,harfi cerleri olmayan şekilde kullanamazsın.

İsmi mevsulün ne için kullanıldığı sadece bir ayet öncede verilmiştir, tekrar hatırlatırsak, daha önceki bir şeyden bahsetmek için kullanılır. Yani bunun neyi ifade ettiğini öncesinden anlayacağız. Sonraطيب/tıyebe kökü gelmektedir. Bu kelime "temiz olmak,hoş olmak,güzel olmak" anlamındadır. Nisa 2 ye dönecek olursak

Nisa/2

Yetimlere mallarını verin, temiz olanı pis olanla değiştirmeyin, onların mallarını kendi mallarınıza katarak yemeyin/faydalanmayın/tüketmeyin. Kesinlikle bu büyük bir günahtır.

Burada yetimlere gidemeyeceğine göre tek gidebileceği yer mallardır, burada bahsedilen şey kendi mallarıdır. "Temiz olanı pis olanla değiştirmeyin" cümlesinde temiz kelimesinin kökü de طيب dir. Ma tabe leküm ifadesi ile aynı kökten. Bu ismi mevsulde bahsedilen şey temiz olan mallardır. لَكُمْ/leküm ifadesine gelecek olursak  küm zamiri, sizin anlamına gelmektedir. Baştaki ل harfi cer kullanımı ise " sebebiyet ve aidiyet ifadesidir. Burada bahsedilen mallar olduğuna göre burada denen şey"sahip olduğunuz şeklindedir. Yani ما طاب لكم ifadesi "sahip olduğunuz temiz şeyler" manasındadır. Burada mallardan bahsedildiği için "sahip olmuş olduğunuz temiz mallarla" şeklinde mana verilmesi gerekir. Burayı şuan hala نكح kökündeki kelimeyi evlenin olarak alırsak mana şu şekilde olmaktadır.

Nisa/3

Eğer yetimler hakkında dengeyi sağlayamamaktan emin olup korkarsanız, sahip olduğunuz temiz mallarla o kadınları ikişer üçer dörder nikahlayın...

Şeklinde mana olması lazım. Ayette gramer hatası olmadığını gösterdik, ama çok büyük bir sorun daha var.  Ayet dengeyi sağlayamamaktan, zorlanmasından emin olmasından bahsediyor, zaten nisa 2 de de konu bellidir. Dengeyi sağlayamayan insana çözüm sunması gerekirken tam tersi daha da sorun çıkaran bir ayet olmuş oluyor. Evlenince dengeli olmak, hele 2-3-4 evlenince sağlamak çok daha zorlaşacaktır. Üstelik malların tasarrufunda olmak ile evlenmek alakasızdır. Bu durumda bu mana saçma hale gelmektedir. Üstelik burada evlenme izni 4 değil 18 olmuş olur, sınır belirtiyorsa.  Peki bu ifade ne olmalıdır. نكح kökünün evlenme  cinsel ilişki dışında bir anlamı yoktur. Himaye altına alma ise geleneksel ve kullanımla alakalı bir şeydir. Burada hareke yanlışı olmaktadır. فانكحوا ifadesinde baştaki ف cevabın şartı olduğu için bitişmiştir. Burada "ا"  harfi emir fiil olarak alınmıştır. Burada elif emir fiil olarak alınırsa fe bitiştiği için harekesiz ve uzatma harfi şeklinde olur. Emir fiile örnek verecek olursak فتح açmak kelimesini ele alalım. فَتَحَ şeklinde açtı anlamında olup haber vermek için kullanılır. اِفْتَحْ/ifteh şeklinde olur ve sonu cezmedilir. Aç emri verilmiş olur. Bir de elifin başka bir kullanımı daha vardır. أَفْتَحَ/efteha şeklinde olursa ise açtırdı manasına gelir. Yani kendisi açmayıp başkasına açtırmak. Kıraatlerde burayı siyer imanı ve hadislerden dolayı emir fiil olarak almışlar, müteaddi olarak almamışlar. Kaldı ki müteaddi yani geçişli olarak okumak gramer bakımından doğru olandır. فانكحوا burayı harekesiz şekilde bir araba attığınızda ve nisa 3 olduğunu söylemediğinizde anlamın onları evlendirin olduğunu söyleyeceklerdir. İlginç olan hiç bir arap burayı evlenin diye okumazken konu alimlerinin kıraatleri olunca evlenin olmasını kabul ederler, üstelik ayet saçma sapan hale gelmesine rağmen. Burada denilen şey evlenin değil evlendirindir. Yani sahip oldukları temiz mallarla yetimleri evlendirmek, birisiyle nikahlamak. Burada kendiniz evlenin diye bir ifade yoktur. Üstelik böyle alınca ayet hem erkeğe hem kadına seslenmiş oluyor. Çünkü konu evlendirmek, topluma seslenildiği için bu ifade hem erkek hem de kadın için kullanılmış ve ayrım yapmadan seslenilmiş oluyor. Yani etkin olan kadın da olmuş oluyor. Ayeti erkek merkezli bir ayet olmaktan kurtarmış oluyoruz. Anlamın evlendirin olmasının zorunlu olduğunu ise  ma meleket eymanüküm kavramında daha iyi göstereceğiz.

Nisa/3

Eğer yetimler hakkında dengeyi sağlayamamaktan emin olup korkarsanız,sahip olduğunuz temiz mallarla o kadınları ikişer üçer dörder evlendirin...

Yani burada çok eşliliğe izin yoktur. Burada yetimlere destek olup onları kendi imkanı ile evlendirme söz konusudur. Üstelik evlenin olarak alırsak emir fiil olup imkan varsa evlenmek zorunlu demek olmuş oluyor. Bu da ayrı bir problem zaten, ama bu ayetin sahip olduğu  değil kıraat ve meallerin çıkardığı yapay problemdir.

Nisa/6

وَابْتَلُواْ الْيَتَامَى حَتَّىَ إِذَا بَلَغُواْ النِّكَاحَ فَإِنْ آنَسْتُم مِّنْهُمْ رُشْدًا فَادْفَعُواْ إِلَيْهِمْ أَمْوَالَهُمْ وَلاَ تَأْكُلُوهَا إِسْرَافًا وَبِدَارًا أَن يَكْبَرُواْ وَمَن كَانَ غَنِيًّا فَلْيَسْتَعْفِفْ وَمَن كَانَ فَقِيرًا فَلْيَأْكُلْ بِالْمَعْرُوفِ فَإِذَا دَفَعْتُمْ إِلَيْهِمْ أَمْوَالَهُمْ فَأَشْهِدُواْ عَلَيْهِمْ وَكَفَى بِاللّهِ حَسِيبًا

O yetimleri nikah çağına kadar deneyin, onlarda bir rüşd görürseniz mallarını hemen verin. Büyüyecekler diye haddi aşarak mallarını tez elden yemeyin/faydalanmayın. Zengin nefsini tutsun, yoksul olan marufa(Kuran ölçülerince kabul edilmiş olan) uygun şekilde yesin/faydalansın. Onlara mallarını teslim ettiğinizde tanıklar bulundurun. Hesap görücü olarak Allah yeter.

Nisa 6 da da evlendirilmeyen yetimlerden ve mallarına sahip çıkmaktan bahsedilmektedir.

Nisa/5


وَلاَ تُؤْتُواْ السُّفَهَاء أَمْوَالَكُمُ الَّتِي جَعَلَ اللّهُ لَكُمْ قِيَاماً وَارْزُقُوهُمْ فِيهَا وَاكْسُوهُمْ وَقُولُواْ لَهُمْ قَوْلاً مَّعْرُوفًا

Allah'ın sizi doğrultucu belirlediği malların idaresini aklı ermeyenlere vermeyin. O mallarla onların geçimlerini temin edin ve onları giydirin. Onlara güzel söz söyleyin.

Burada da yetimlerin mallarını daha akılları ermeden vermemelerini söyleyip onlarla besleyin, güzel söz söyleyin deniyor. Kullanılannجعل fiili ise belirlemek, görev vermek anlamında kullanılır. Nisa 5 ve 6 da da Allah katında yükümlülükleri olduğu açıktır. Ayetlerin neyden bahsettiği, nisa 6 da evlendirilmeyen yetimlerden bahsettiği açıktır.  Konu adaleti sağlamaktır. Şimdi ise gelebilecek itirazlara cevap verelim. Çok eşlilikten bahsettiği söylenen ayetler. Birincisi Kuran'ın hiç bir yerinde çok eşlilik izni yoktur,nisa 3 de dahil. Tabiki de çok eşlilik kafası ile yaklaşanlar diğer yerlere de ona göre mana verecekler ve o şekilde sunacaklardır. İlk önce nisa 23 den başlayalım. Sadece ilgili kısmı alacağım, ayetin tamamına bakabilirsiniz.

Nisa/23

وَأَن تَجْمَعُواْ بَيْنَ الأُخْتَيْنِ إَلاَّ مَا قَدْ سَلَفَ إِنَّ اللّهَ كَانَ غَفُورًا رَّحِيمًا...

...Ve iki kız kardeşi bir arada almanız(haram kılındı) ancak geçmişte olan istisna.

Aslında geçmişte olan istisna manası yanlıştır ama şimdilik girmeyeceğim. Bu ayeti daha iyi anlamak için bir önceki ayete gidelim.

 Nisa/22


وَلاَ تَنكِحُواْ مَا نَكَحَ آبَاؤُكُم مِّنَ النِّسَاء إِلاَّ مَا قَدْ سَلَفَ إِنَّهُ كَانَ فَاحِشَةً وَمَقْتًا وَسَاء سَبِيلاً

Babalarınızın daha önce evlenmiş oldukları kadınlarla evlenmeyin. Ancak geçmişte olanlar istisna. Bu utanç verici, çirkin ve kötü bir yoldur.

Burada babalarının daha önce evlendiği kadınla evlenme kültüründen bahsedip onu yasaklamaktadır. Buradan burada da benzer ifade kullanılmıştır. Yani geçmişte olmuş olan kötü bir davranışı yasaklama. Burada nasıl babaların boşandığı kadınlarla evlenmek normalde helal olarak anlamıyorsak nisa 23 de aynı şekilde.

Nisa/23 te de "iki kız kardeşi bir arada almanız haram kılındı, geçmişte olan istisna" yani burada çok eş alma izni varda kız kardeşleri bir arada almak haram diye çıkmaz. Aksine çok eşliliğin yasaklığını pekiştiren bir ayettir. Burada geçmişte yapılmış iğrenç bir şey yasaklanıyor ve kötülüğü belirtiliyor, buradan çok eşlilik çıkmaz, nasıl nisa 22 den babaların boşadıklarıyla evlenmenim normalde helal olduğu çıkmıyorsa. 

Diğer bir delil getirilen ayet nisa/129

Nisa/129


وَلَن تَسْتَطِيعُواْ أَن تَعْدِلُواْ بَيْنَ النِّسَاء وَلَوْ حَرَصْتُمْ فَلاَ تَمِيلُواْ كُلَّ الْمَيْلِ فَتَذَرُوهَا كَالْمُعَلَّقَةِ وَإِن تُصْلِحُواْ وَتَتَّقُواْ فَإِنَّ اللّهَ كَانَ غَفُورًا رَّحِيمًا

İsteseniz de o kadınlar arasında eşitliği sağlamaya güç yetiremezsiniz. O halde tamamen bir yönelişle yönelip birini bırakmayın. Eğer durumu düzeltir ve takvalı olursanız, kesinlikle Allah, bağışlayan ve Esirgeyendir.

Burada da o kadınlar denerek yetimlerden bahsediyor. صلح kelimesine arayı düzeltmek manası verirler. Salih olma kelimesi de buradan gelir. Bir şeyi düzelten, durumu iyileştiren iyilik demektir. Burada yetimlerin durumunu düzeltmekten, onlara yardımdan bahsetmektedir. 

Nisa/127

Senden, kadınlar hakkında fetva istiyorlar. De ki: "Allah, size onlar hakkında hükmünü açıklıyor: Kendilerine yazılmış olanı vermeyip kendileriyle evlenmek istediğiniz yetim kadınlar, zavallı çocuklar ve yetimlere karşı adaleti yerine getirmeniz hakkında kitapta size okunan ayetler de Allah'ın hükmünü açıklamaktadır. Yaptığınız her hayrı, muhakkak ki Allah bilir."

Direkt meali alsak bile nisa 129 da yetim kadınlardan bahsettiği açık. Evlenmek isteyenler de tabiki evlendirilen kişiye talip olanlardır. Yazılmış olan ise onlara verilen mallarla alakalıdır. Burası nisa 2 den nisa 6 ya kadar olan bölümden bahsetmektedir. Yani konu çok eşlilik değil evlendirilmeyen yetimlerle alakalı. Nisa 129 ayeti ise nisa 6 ya gitmektedir. Yetimlere eşit davranmak, haksızlık etmemek. Nisa 128 de evlendirilmiş olan kadınlardan bahsetmektedir.

Nisa 130 meali de çok eşlilik var kafasıyla yapıldığı için burayı  düzeltmek lazım. İlk başta ayette eş, karı koca denebilecek bir kelime yoktur. Ayette olmayan kelime eklemişler. 

Nisa/130

  

وَإِن يَتَفَرَّقَا يُغْنِ اللّهُ كُلاًّ مِّن سَعَتِهِ وَكَانَ اللّهُ وَاسِعًا حَكِيمًا

Eğer uzaklaşırlarsa  Allah hepsinin maddiyatını bolluğuyla fazlalaştırır. Allah lütfu çok olan ve hüküm sahibidir.

Aslında burada bahsedilen şey yetimlere bakanların yetimleri yüzüstü bırakması durumunda Allah'ın onlara yardım edeceği ve durumlarını iyileştireceği şeklindedir. Burada karı koca ayrılmasından bahsetmemektedir.

Nisa/130

Göklerde ve yerde olan her şey yalnızca Allah'ındır. Ant olsun, sizden önce kitap verilenlere ve size Allah'a karşı takvalı olun diye tavsiyede bulunduk. Eğer gerçeği yalanlayarak nankörlük ederseniz, göklerde ve yerde olan her şey yalnızca Allah'ındır. Hiçbir Şeye Muhtaç Olmayan, Övgüye Değer Yegane Varlık yalnızca Allah'tır.

Bu ayette bu durumu açmaktadır. Yani Allah, onları bırakmayın, sahip çıkın diyor, nankörlük etmeyin.

Eğer nebinin çok eşliliği ne o zaman diyecekseniz, şimdilik ona özel bir izin diyip geçelim. Daha uzun bir konu olduğu için ahzab 50 ona özel izin diyelim, zaten siyere göre 11 eşi olmuş, ama sünni fıkhında 4 eş alma var, yani her türlü farklı durum olur.

Nisa/20

وَإِنْ أَرَدتُّمُ اسْتِبْدَالَ زَوْجٍ مَّكَانَ زَوْجٍ وَآتَيْتُمْ إِحْدَاهُنَّ قِنطَارًا فَلاَ تَأْخُذُواْ مِنْهُ شَيْئًا أَتَأْخُذُونَهُ بُهْتَاناً وَإِثْماً مُّبِيناً

Eğer eşinizden boşanıp, başka biriyle evlenecek olursanız, boşadığınız eşinize yığınla mal vermiş olsanız bile, verdiğinizden hiçbir şeyi geri almayın. Ona verdiğinizi, iftira ederek ve apaçık günah işleyerek mi geri alacaksınız!

Burası ise çok eşliliğin olamadığına delildir. Hiç bir yerde çok eşliliğe atıf yokken burada da ikinci eşi almak isterseniz vs diye bir ifade yoktur. Başka eş almak için şimdiki eşini boşaması gerektiğinden bahseder. Hiç bir yer de ikinci üçüncüyü almaktan bahsetmez. Burası da çok eşliliğe izin olmadığına tek başına kanıttır. Şimdi ise nisa 3 ayetine geri dönecek olursak ayetin devamı şöyle

فَإِنْ خِفْتُمْ أَلاَّ تَعْدِلُواْ فَوَاحِدَةً/eğer eşitliği sağlayamayacağınızdan emin olup korkarsanız bir tane kadını...

Kadını manasını vahidetin kelimesindeki dişil sigadan dolayı verdik. Burada sorun yok, yetimlere eşit derecede davranamamaktan korkmaktan bahsediyor. Ayetin başında قسط geçiyordu, bu adil bir pay vermek, buradaki عدل  ise her durumda eşitliği sağlamak veya yapılana eşit şekilde karşılık vermek demektir. عدل kapsamı daha geniş.

 Şimdi nisa 3 de ma meleket eymanüküm e verilen genel manalara bakalım

Bayraktar Bayraklı

yahut ellerinizin altında bulunanlarla yetininiz

Abdülbaki Gökpınarlı

yahut sahip olduğunuz cariyelerle iktifa edin.

Abdullah Parlıyan

veya elinizin altındaki cariyelerle yetinin.

Ali Bulaç

ya da sağ ellerinizin malik olduğu (cariye) ile (yetinin). Bu sapmamanıza daha yakındır.

Süleymaniye Vakfı

veya hâkimiyetiniz altında olanı (bir esir kadını)

Erhan Aktaş

Yeminle hak sahibi olduğunuzu nikâhlayın

Süleyman Ateş

yahut ellerinizin altında bulunan(cariye)lerle yetinin


Sünni dininin fıkhında cariyelik kabul edilmiştir, grameri yıkıp geçme pahasına. Ayet siyer tarihi ve kula kulluk olan köleliği meşru göstermeye alet edilmiştir. Ma ismi mevsulü akıllı varlıklara kullanılmadığı halde cariye yapmışlardır.  Kölelik bildiğin şirktir.عبد kelimesi kul olarak kullanılmıştır Kuran'da. Fakat köle diye ara kavram çıkartılmış güya ve dini kılıf giydirilmiş. Müşriklerde bile din kılıfı giydirilmezdi. 

Zariyat/56


وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْإِنسَ إِلَّا لِيَعْبُدُونِ

Ben  cinlerive insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.

عبد ،olma yalnızca Allah içindir. Allah'ın verdiği özgürlüğü hiç bir kul kısıtlayamaz. 

Bir diğer söylenen ise cariyelik eskiden kalmıştı, Kuran önünü kapadı ve köleliği yavaş yavaş bitirmek istedi şeklindedir. Ve eğer direkt bıraksalardı köleler çaresiz halde kalabilirlerdi, nasıl geçineceklerini bilemezlerdi.

İlk önce bilmek gerekir ki islam Muhammed nebi ile başlamadı, Adem nebinden hatta daha önceden beri vardı. Allah o kadar rasulü gönderirken köleliğe izin verdi veya sustu mu? İkincisi ise köleler çaresiz kalırdı lafı Kuran'ın inşaa ettiği zihin için saçmadır.

Bakara/3

الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُقِيمُونَ الصَّلاةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ

Onlar; gayba inanırlar, salatı ikame ederler ve verdiğimiz rızıktan infak ederler.

Daha en başta böyle başlayan dinin muhattabları o insanları ortalıkta çaresiz mi bırakacak? Kuran'ın inşaa ettiği zihinde durumu olan insanlar olmayanlar için elinden geleni yapar ve mallarını harcarlar. Kuran had cezaları veya bir kaç farzdan ibaret değildir. Bir toplum ideali vardır. Kuran'ın toplumunda o insanların tek bir tanesi bile açıkta kalmaz ve maddi manevi destek sağlanır. Kuran infak etmez özgürlük sağlama hatta savaş esirlerine iyi davranma, kendi yediklerinden yedirme sorumluluğuyla doludur.  Bu söylem de saçmadır, hiç biri kula kulluğa bahane olamaz. Muhammed 4 de bile ya iyilikle ya da karşılık alarak serbest bırakılır. Köle yapılamaz, başka seçenek sunulmamıştır. 

Erhan Aktaş ve Edip yüksel bir yeminle,sözleşme ile evlenlenlerin olduğu şeklinde mana verir ama bu da yanlıştır.


مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ  ve tekrar döndük ma meleket eymanüküm kavramına. En başta bahsettiğimiz için ma ismi mevsulünün  cansız varlığa ve mallara gittiğinden bahsetmeye gerek yok. Yani burada canlıya gitmez, cariye olması da imkansız, burada cansız şeylerden bahsediyor. Peki bu mana nedir. ملك/ "sahip olmak, hükmetmek, idaresine almak, yetkili olmak" anlamlarına gelmektedir. Nisa 2 de 5 de 6 da yetimlerin malalrında yetkili oldukları ve sahip çıktıkları açıktır. Melek kelimesi de bu kökten gelir ve yetki sahibi anlamına gelir.


اَيْمَانُكُمْ ise يمن kökünden gelir. Kök manası"uğurlu olmak, bereketli olmak anlamındadır. ايمان şeklinde ise yemin, bereket, güç anlamına gelir. Şimdiye kadar gördük ki, bu yetimlerin malları üzerinde sorumluluk alınmış, Allah onları ayakta tutan olarak belirlemiş ve yetimlerin ihitiyacına binaen tasarruf yetkisi vermiştir.Burada anlam yeminleriniz şeklinde olmalıdır. Ma ismi mevsulü ise mallara gitmektedir. Burayı akıllı varlık olarak alırsak bariz bir gramer hatası olduğunu ve ilk okul çocuğunun yapmayacağı düşük seviyede olduğunı belirttik. Eğer evlendirmeye güç yetiremezseniz yetimlerin kendi malıyla onları evlendirin deniyor.

Son değineceğimiz şey baştaki evlendirin kelimesi sonda hafz edilmiştir. Başta söylenildiği için orada kullanmak gereksizdir. O yüzden orası da evlendirin olacaktır. Mallarla, cansız bir varlıkla evlenme ise mümkün olmayacağı için harekenin فَأَنْكَحُوا fe enkehü olarak evlendirin şeklinde olması zorunludur. Yani nisa 3 meali şöyle olmalıdır.

Nisa/3

Eğer yetimler hakkında dengeyi sağlayamayacağınızdan emin olup korkarsanız, sahip olduğunuz mallarla o kadınları ikişer üçer dörder evlendirin. Eğer eşitliği sağlayamayacağınızdan emin olup korkarsanız bir kadını evlendirin veya yeminlerinizle yetki sahibi olduğunuz mallarla evlendirin. Haksızlık etmemek için en doğru olan budur.  

Özetle nisa 3 çok eşlilikten bahsetmemektedir ve cariyelikten bahsetmemektedir, köleliği onaylamamaktadır. Bir ayete de bakalım

Mearic/30

إِلَّا عَلَى أَزْوَاجِهِمْ أَوْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُمْ فَإِنَّهُمْ غَيْرُ مَلُومِينَ

Ancak eşleri ve yeminlerinizin sahipleri olanlar hariç. Kesinlikle onlar kınanmazlar.

Eğer ma meleket eyman(ukum)kavramı köle ise burada geçen ifadede هُمْ zamiri vardır. Yani erkekler için çoğul. Galibiyet kuralı gereği kadın ve erkeği kapsar diyebiliriz ama sadece kadınları kapsar diyemezsiniz. Yani basbayağı eril siga gelmiş. Eğer burası yataklık köle ise, e haliyle eşcinsel ilşki de yasak olduğu için, kadınların da kendileriyle istediği zaman yatıp kalkma hakkı var demek zorundasınız. Yani sadece cariye değil jigolo kölelere izin var demek olur. Çok rahatlıkla dişil çoğul olan هُنَّ hünne kullanılabilirdi ve çok basit bir gramer kuralı. Allah'ın bunu akletmemesi mümkün değildir. Madem bu kavram köle ise o zaman kadınların da istediği zaman odalık kullanabileceği erkek köle edinme hakkı var demek zorundasınız.  Ha derseniz ki olur mu öyle şey ya, ne diyorsun falan. Bu aralar sünnilerin çok popüler olan, ve pisliklerini gizlemek için kullandığı cümleyi kullanalım. "Ahlakı insan temellendiremez kardeşim" ben de derim ki nefsine ağır geldiği için izin verilene karşı çıkamazsın. Basbayağı izin vermiş kadınların da odalık kölesinin olmasına. Kocası dahi bişey diyemez, ses ederse imanından şüphe edilir. Madem orası köle ise eşek gibi bunu kabul edeceksiniz. Ama burası yenminlerle mallarında yetki sahibi olunan kişiler. Zevc de zaten denk olmaktan gelmektedir. Yani burada yetimken evlenenlerden bahsetmektedir. Nisa 3 her ne kadar kadınlar üzerinden anlatılsa da erkek yetimlerin de evlendirilmesi söz konusu olduğu bu ayetle açık. Burada kadın erkek ayrımı yok.

Geçelim nisa 24 e

Nisa/24

...وَالْمُحْصَنَاتُ مِنَ النِّسَاء إِلاَّ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ كِتَابَ اللّهِ عَلَيْكُمْ

Sağlam kadınların hariç yeminlerinizle yetkili olduğunuz mallar size Allah'ın yasasında(haramdır) 

burada ise Burada evli kadın diye meal verilir genelde Bu kelimenin kökü حصنdir ve ulaşılmaz yapmak, korumak, sağlam olmaktan gelmektedir. Bu kelime المحصنات şeklinde sağlam olan, yani maddi gücü olan kadınlar söylenmektedir. Evli kadın manası verilmesinin sebebi, kadın evlenerek namusunu korurur ,o yüzden de muhsanat evli kadındır denmiştir. Aslında sağlam olan olarak maddi gücü bulunan kadınlar kastedilir ve onların mallarından yararlanabilirsiniz ama yetimlerin mallarından yararlanamazsınız, onların ihtiyacına binaen olmadıkça deniliyor.

nisa/25

 

وَمَن لَّمْ يَسْتَطِعْ مِنكُمْ طَوْلاً أَن يَنكِحَ الْمُحْصَنَاتِ الْمُؤْمِنَاتِ فَمِن مِّا ...مَلَكَتْ أَيْمَانُكُم مِّن فَتَيَاتِكُمُ الْمُؤْمِنَاتِ   

Nisa 24 de evli kadın olan muhsanat kelimesi her ne hikmetse hür kadın manasına dönüşüyor, daha bir önceki ayette eğer nisa 24 e evli kadın manası veriyorsanız buraya da vermek zorundasınız. Tabi anlam "evli kadınlarla evlenmeye imkan bulamazsanız" şeklinde olacağı için olmayan manayı vermişler. Kelimenin hür kadın manası yoktur. Buradan da maddi gücü olan kadınlarla evlenecek gücünüz yoksa deniyor. Maddi imkanı olan bir kadınla evlenmek daha zordur.

Nisa/25

 Kim maddi imkana sahip kadınlarla evlenecek imkanda değilse yeminlerinizle yetkili olduğunuz şeyle inanmış genç kızla evlensin...

Yani burada da Maddi gücü olmayan kişilerle yetim yeminle sahip olduğunuz mallarla onları evlenmesine izin verin deniyor. Yani evlenmek isteyen gençlerle evlendirin. 

Rasulün yeminlerine sahip olduğu kimseler ise cariye değil mümtehine 12 de ona biat eden kadınlardır. 

Görüldüğü üzere çok eşlilik veya cariyelik diye bişey yoktur, izin verilmemiştir. Cariyeliğe hiç izin yoktur.Allah kulluğa kulluğu onaylamaz. Sen harekeyi değiştirdin vs diyecekler ilk önce yüzlerce yerdeki bambaşka kıraat manasını verdikleri meallere baksınlar. Kuran ne siyeri ne de köleliği onaylar.  Olay tamamen yetimlerin malları ve onlara sahip çıkmayla alakalı. 





















Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kuran'da Salat

Ramazan ayı, oruç/Siyam ve Bakara 187